Çocukluğa Özlem

Merhaba kıymetli okurlar ve takipçiler…

Bu mısraları yazdığım vakit, sokaklar karakışı yaşıyor. İstanbul’un yüksek rakımlı yerlerden biri olan, Aydos Ormanının havasını soluyan “İstanbul’un Balkonu” olarak tarihe geçen Yakacık’ta hafif hafif kar yağışına şahit oluyorum. Allah, sokaklarda yaşamak zorunda kalan vatandaşlarımıza yardımcı olsun. Sizlerden ricam, zor durumda olan vatandaşlar için 112 acil çağrı merkezini arayarak yardımcı olmanızı temenni ediyor, sokaklarda yaşayan dört ayaklı dostlarımızı da beslemeyi, onlara merhamet etmenizi rica ediyorum.

Ben genelde dinlediğim şarkıları geç keşfetmeyi seviyorum. Herkes o değerli şarkıyı tükettikten sonra şarkının sözleriyle bir bağ kurmayı da seviyorum. Bu şarkılardan biri de Norm Ender’in 2022 yılında yayımladığı “Bu Düş Çok Güzel” isimli şarkısı. Bu şarkıya geçtiğimiz günlerde değerli bir dostumu beklerken, televizyonda denk geldim.

90’lı yılların çocuğu olarak, şarkı beni oldukça etkiledi. Ardından kulaklığımı takarak, Spotify üzerinden şarkıyı dinlemeye başladım. Sözleri beni çocukluğuma götürdü. Çocukluğum adeta bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti.
Doğma, büyüme Rumeli Kavaklı olarak, komşularımız ve çocukları sayesinde çok mutlu bir çocukluk dönemi geçirdim. Kış aylarında sobanın üzerine koyulan mandalina kabuklarının kokusu hala burnumdadır. Hele çatırdayarak kestanenin pişmesi gözümün önünden gitmez. Kar yağdığı zaman Sulak Bostan sokağının dik bayırından muşamba ile kayarak duvara toslamak… Kartopu savaşında iki gruba ayrılarak yaptığımız mücadeleler… Özenle seçtiğimiz kaflik ile “Ya sana iki ke” “Köktüm” sözleriyle misket oynamak… Yağmur yağdıktan sonra oluşan çamurun içinde yaklaşık 10 cm uzunluğundaki çivileri saplayarak oynadığımız oyunlar elbette unutulmaz. Yoğurtçu Yusuf amcanın can eriklerini yemek için bahçesinin tellerini tırmanırdık. Bakkal’dan 1 çikolata, 1 paket bisküvi alıyorsak eğer, ne yapar eder onu kaç kişiysek bölüştürmeye çalışırdık. Sokakta taşlardan kale yaparak yaptığımız çift kale maçlar çok kıymetliydi. Top uzağa gittiğinde, kim oraya attıysa eğer topu o kişi almaya giderdi.

Komşularımız çok kıymetli, güvenilir insanlardı. Evlerin anahtarı her zaman kapının üzerindeydi. Kimse kimseye yan gözle bakmaz, saygı, sevgi eksik olmazdı. “Pişen yemek kokuyor” diye komşulara da ikram edilirdi. Ve onlarca hatırayı yüreğinde büyüten çocuklardık biz.
Beni çocukluğuma götüren Norm Ender’in “Bu Düş Çok Güzel” isimli şarkının sözlerini sizlerle de paylaşmak istiyorum:

“Neden mi önemliyiz, hayat nedir, biz kimiz?

Bir sorgulayın bu evrende var mıdır hiç kimsemiz?

Ve yoksa biz hiç kimse miyiz, Tanrıları betimleyen?

Soluk bi’ mavi noktanın içinde ölümü bekleyen?

Gitmeyecek gibi, bitmeyecek gibi

Sanki ansızın bi’ hastalık geçirmeyecek gibi

Adil olmayan adaletin kimeydi faydası?

Hakkı tartamaz, teraziniz kuyumcu tartısı (kes)

Savaşta töre misin, acılarında hapis mi?

İnsanoğlu; köle misin, mülteci mi, milis mi?

Mutluluk istiyorsan, sana da düşman olurlar

Sonra haklı çıkarsın ve sanma pişman olurlar

Çıkarsız hiçbi’ yolun peşinde koşmamışlar

Çaresiz bi’ derde karşı hayaller kurmamışlar

Omurgasız düzende bi’ kere dik durmamışlar

Bu yüzden anlamaz, bu yüzden asla

Çok güzel (ey)

Bu düş çok güzel

Belki bir rüyaya benzeyen bu masum ezgiden

Belki hayallerde olmayan sınır ve çizgiden

Belki Dostoyevski’den, belki de çok eskiden (ey)

Çok güzel (aha)

Bu düş çok güzel

Belki insan için beslediğim fazla duyardan

Belki memleketimden, yani çocukluğumdan

Belki Dostoyevski’den, kesin Dostoyevski- (ey-ey)

Ve şimdi bi’ toplum inzivaya çekilmiş

Heybesindeki düşler, gülüşler hep yenilmiş

Tek bi’ dileği kalmamış, yeter ki canını acıtma

Gökyüzünde yok artık bi’ kasnaklı uçurtma

Bu şarkı sana değil, geçmişimde ne varsa

Yıldızı bol semalardan arakladım bi’ arsa

Karlı kayın ormanında ağlamaklı gözlerim

Ezan vakti evine koşan çocukluğumu özlerim

Erikli ağaçlar ve bahçeli bir ev olsun

Cebimde misketim ve kızkaçıran tozları

Kömürlü sobada elimi yakan kestaneler de olsun

(Bana bir masal anlat baba)

Köpüklü gazozlar, bisikletim ve mahallem

İçinde mutluluğum, korkusuz ve ölümsüz

İçinde sen de ol, içinde annem

Bu düş çok güzel

Belki bir rüyaya benzeyen bu masum ezgiden

Belki hayallerde olmayan sınır ve çizgiden

Belki Dostoyevski’den, belki de çok eskiden (ey)

Çok güzel (aha)

Bu düş çok güzel

Belki insan için beslediğim fazla duyardan

Belki memleketimden, yani çocukluğumdan

Belki Dostoyevski’den, kesin-

Çok güzel (ey)

Bu düş çok güzel

Belki bir rüyaya benzeyen bu masum ezgiden

Belki hayallerde olmayan sınır ve çizgiden

Belki Dostoyevski’den, belki de çok eskiden (ey)

Çok güzel (aha)

Bu düş çok güzel

Belki insan için beslediğim fazla duyardan

Belki Cemal Süreyya, belki Turgut Uyar’dan

Belki Özdemir Asaf, belki Nazım Hikmet Ran”

10 Ocak 2024 – Yakacık