Açık İstihbarat

Merhaba kıymetli okurlar ve takipçiler…

22 yıldır Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde ülkeyi yöneten AK Parti’nin kadim şehir İstanbul’a yaptığı zulmü tarihte kimse yapmamıştır. Anneden, babadan, atadan doğma büyüme İstanbullu bir ailenin ferdi olarak siyasilerin İstanbul’a ihaneti dur durak demeden devam ediyor.

Dünya’nın en önemli tarihi yapılarından biri olan, Bizans İmparatoru I. Justinianus’un emriyle 537 yılında İsidoros ve Anthemios tarafından inşa edilen ve patrik katedrali olarak kullanılan günümüzde hala Ortodoksların hayalini süsleyen yapılardan biri olan, Fatih Sultan Mehmet’in 1453 yılında İstanbul’u fetih ettikten sonra camiye çevirdiği ve günümüzde bir kısmı İslam aleminin ibadetine açılan Ayasofya’ya otomatik kapı taktılar.

Olacak iş değil. Hangi akla hizmet otomatik kapıyı 1500 yıllık tarihi yapıya taktınız! Aranızda yok mu bir tane Bakanlığa bağlı kültür danışmanı, “Kardeşim ne yapıyorsunuz? O kapı hiç buraya olur mu?” diyecek insan evladı! Tarihe saygınız zaten gündeme yansıyan, kaybolan ve bulunamayan tarihi eserlerle biliniyor. Ama her yerini beton bir şehre çevirdiğiniz İstanbul’a haksızlığınız katlanarak devam ediyor.

Birleşmiş Milletler Kültür Örgütü UNESCO acilen bu duruma el atmalı, bu pervazsızlığı durdurmalı ve gerekli uyarıları yapmalıdır.

Bir diğer konu ise, havuz medyanın parlattığı isimlerden biri olan Fulya Öztürk isimli gazeteci. Geçtiğimiz günlerde Pençe-Kilit Harekâtında 9 askerimiz Amerika destekli PKK’lı teröristler tarafından şehit edilmişti. 9 askerimizin şehit edilmesinin ardından Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından Kuzey Irak’ta teröristlere karşı yürütülen operasyonlar hız kesmeden devam ediyor.

TSK’nın operasyon yaptığı bölgeye giden Fulya Öztürk isimli gazeteci adeta teröristlere açık istihbarat verdi. Canlı yayında, Fulya Öztürk’ün “Az önce konuştuğumuz Tim araziye çıktı” demesi açık istihbarat vermek değil midir? Aynı cümleyi ben veya bir başka gazeteci kullansa sabaha karşı Terör örgütüne ve teröristlere yardım ve yataklıktan gözaltına alır, adalet ve hukuk şovu yapardınız. Hain ilan ederdiniz. Ama söz konusu yandaş medyanın gazetecisi olunca görmezden geliyorsunuz.

Fulya Öztürk’ün açık istihbarat verdiği tim yolda saldırıya uğrasa, başına bir şey gelse ne olacaktı? Bu işler bu kadar basit mi?

Vatandaşlar haklı olarak Fulya Öztürk’e tepkili. Peki Fulya Öztürk özür dilemesi gereken yerde ne dese beğenirsiniz; “Yıllardır askeri bölgelere gidiyorum çekim yapıyorum şu zamana kadar askerlerden komutanlardan memnuniyet dışında hiçbir şey duymadım… Siz neyin peşindesiniz yahu? Ne ifşası? ‘Bir tim araziye çıktı’ demek ifşa olmuyor. Buradaki komutanlar sizin bu mesajlarınıza gülümsedi. Rahat olun… Neyin ‘ifşaya girdiğini, gireceğini bile bilmiyorsunuz bana akıl veriyorsunuz? Yıllarım geçti bu bölgelerde.” açıklaması aklıma şu sözleri getirdi, Maşallah, kadından bilmişlik, kibir ve şov akıyor. Ne diyelim, Allah selamet versin.

Yazımı Joseph Hellert’ın şu sözüyle noktalamak istiyorum : “İstanbul dünyanın gerçek başkentidir. Konumu bakımından yeryüzünde rakibi yoktur.”

16 Ocak 2024 – Yakacık